Röportaj: Bulut Ortamlarının Tüm Faydalarını Hayatımıza Taşımak İstiyoruz!

Bir süredir hayatımıza giren birçok teknolojinin, kısa vadede hayatımızın olmazsa olmazlarına dönüşeceğine değinen Zorlu Holding CIO'su Murat Zeren, "Bulut teknolojilerini ve onunla birlikte açık kaynak kodlu yazılımları, ortamları, mikro servis mimarisini yerinde hakkıyla kullanmayan işletmeler artık etkin, esnek, verimli bir altyapı yönettiklerini söyleyemeyecekler. Hepimizin bildiği gibi makine öğrenmesi ve yapay zekanın kazanımlarını iş yapma şeklinin bir parçası haline getirememiş işletmeler yine bu teknolojilerin sağlayacağı üstünlüklerden yararlanamayacaklar. İş birimleri piyasadaki rekabette bu eksikliği rakipleri karşısında ciddi şekilde hissedecekler. Bunların yanında siber güvenlik gibi alanlara gerekli yatırımı yapmayan işletmeler de çok ciddi bir risk, tehdit altında olacaklar" diyor.


Bilkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans eğitiminin ardından, ABD’de, Ohio State Üniversitesi’nde doktora eğitimini tamamlayan Murat Zeren, üniversite çağlarında ve sonrasında, hep teknolojiye yön veren bir rolde olmayı istedi. Kariyeriyle hayallerini büyük ölçüde gerçekleştirmiş bir isim olan Zeren, Alcatel Teletaş, Telsim ve Oksijen Teknoloji’de Ar-Ge ve yazılım ekipleri yönetti; Ülker Grubu, Argela Teknoloji ve Türk Telekom gibi şirketlerde çeşitli kademelerde yöneticilik görevlerinde bulundu; Zorlu Holding’e katılmadan önce Doğan Online Teknoloji Grup Başkanı olarak çalıştı.

Şu anda Zorlu Holding’de CIO olarak görevine devam eden Murat Zeren ile teknoloji dünyasından kişisel hayatına kadar merak ettiğimiz birçok konuyu sizin için konuştuk.

1) Bize profesyonel yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz? Sizi bugünkü konumunuza getiren ne oldu?

Doktorayı bitirdikten sonra Türkiye’ye geri döndüm, akademik hayat yerine önce profesyonel dünyayı seçtim. Kendimce geleceği daha parlak olduğuna inandığım telekomünikasyon sektörünü girdim, bir süre çalıştım, sonrasında tekrar akademik hayata dönüp Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde yardımcı doçent olarak iki yıl görev yaptım. Dışarıya danışmanlık yaparken kendimi yine telekomünikasyon alanında özel sektörde çalışırken buldum. Yine profesyonel hayata döndüm, devam eden süreçte de teknoloji merkezli çalışmaya devam ettim.

Yaptığım her şeyde sürekli öğrenmeye çok önem verdim. Teori ile pratiğin dengesini kurmaya, yaptığım her şeyde neyi, nasılı ve nedeni her zaman anlayabilmeye gayret ettim. Sürekli biriktirmek, üzerine koymak, biriktirdiğim sermayeyi kullanarak daha fazlasını yapmaya, başarmaya çalışmak hep hedefim oldu. Bilgi ve tecrübe daima biriktirmeniz gereken, hiçbir zaman da biriktirdiklerinizi harcayarak azaltamayacağınız, tam tersine artırabildiğiniz bir sermaye.

2) Türkiye’nin teknolojiye en çok yatırım yapan şirketlerinden birinde, teknoloji yönetiminin başında olmak nasıl bir duygu?

Çok şey yapabileceğinizi düşünüyorsunuz, çok şey başarmak zorunda olduğunuz sorumluluğunu her an omuzlarınızda hissediyorsunuz. Öte yandan yapılacak iş çok, kaynaklar hiçbir zaman sınırsız değil. Teknoloji sürekli ilerliyor, sürekli sizden kaçıyor, sürekli onu yakalamak, içselleştirmek ve doğru şekilde hayatınızın bir parçası yapmak için koşturuyorsunuz. Sürekli verilmesi gereken kararlar var, ama hep kafanızda bir ses “bu kararları vermek için yeterli bilgiye sahip misin“ diye size soruyor. Koşuşturmaca hiç bitmiyor, hiçbir şey yeterli değil, ama öylesine dinamik ki… Her an yeni bir şeyler öğreniyorsunuz, yeni yeni problemler çözüyorsunuz. Bazen kendinizi çok yalnız hissediyorsunuz, ama ekibiniz, çalışma arkadaşlarınız en büyük gücünüz; sürekli size “ah şöyle bir kaynağımız da olsaydı bunları da yapardık bak” dedirtiyor, ama o çaba hiç bitmiyor. Çok dinamik,çok keyifli ama çok yorucu… Bu kadar sevmesem hiç çekilmez diye aklımdan geçiyor.

3) Önümüzdeki 3 yılda hangi teknolojilerin işletmeler için vazgeçilmez olacağını düşünüyorsunuz? Sizce bu teknolojiler geleceğin BT liderleri için gerekli yetenek profilini nasıl değiştirecek?

Bir süredir hayatımıza giren birçok teknoloji önümüzdeki kısa vadede hayatımızın olmazsa olmazlarına dönüşecek. Bulut teknolojilerini ve onunla birlikte açık kaynak kodlu yazılımları, ortamları, mikro servis mimarisini yerinde hakkıyla kullanmayan işletmeler artık etkin, esnek, verimli bir altyapı yönettiklerini söyleyemeyecekler. Hepimizin bildiği gibi makine öğrenmesi ve yapay zekanın kazanımlarını iş yapma şeklinin bir parçası haline getirememiş işletmeler yine bu teknolojilerin sağlayacağı üstünlüklerden yararlanamayacaklar. İş birimleri piyasadaki rekabette bu eksikliği rakipleri karşısında ciddi şekilde hissedecekler. Bunların yanında siber güvenlik gibi alanlara gerekli yatırımı yapmayan işletmeler de çok ciddi bir risk, tehdit altında olacaklar.

Tüm bu teknolojileri etkin şekilde kullanabilmek teknolojiye yatırımı, iş süreçlerini buna göre optimize edebilecek bir anlayışı ve bu teknolojileri doğru yerde hakkıyla kullanabilecek bir BT iş gücünü gerektiriyor, yani bu konularda bilgi sahibi olmak şart. Öte yandan, kullanılacak temel teknolojiler aynı da olsa işi ve iş sürecini anlamak, doğru kurguyu doğru kısıt, koşul ve hedeflerle yapabilmek, teknolojiyi doğru şekilde kullanabilmek çok önemli. Bu da bu yeni gelişen teknolojilerde uzman kişileri organizasyona kazandırırken, işi ve iş süreçlerini bilen arkadaşlarımızı da bu konularda ciddi şekilde eğitmemiz gerektiği gerçeği ile bizi karşı karşıya bırakıyor. Öğrenen bir BT organizasyonu şart. Bu yeni teknolojilerin yarattığı dünyada Govindarajan’ın söylediği gibi (The Three Box Solution, Vijay Govindarajan) bu organizasyon neden vazgeçeceğini, neyi güçlendirerek koruyacağını, hangi yeniliklere yelken açacağını, kaynakların kısıtlı olduğu bir ortamda, belirlemek, önceliklendirmek ve uygulamak zorunda.

4) Pandemi süreci maalesef halen devam ediyor. Bu süreç 2021 planlamalarınızda neleri değiştirdi?

Pandemi süreci açıkçası pandemi başlangıcında uzaktan çalışma ortamını desteklemek için yaptığımız düzenlemeleri saymazsak bizim planlamalarımızda çok büyük bir değişiklik yapmadı. İş birimlerimiz yeni oluşan piyasa koşulları ile başa çıkabilmek, burada rekabet avantajı elde edebilmek için bize yeni taleplerle geldiler tabii ki, ama bizim ana planlarımızda çok ciddi değişiklikler olmadı. Öte yandan konsatrasyonun artması, projelere daha ciddi fokus olabilme gibi etkilerle tempomuzu yükselttik, belli noktalarda iş süreçlerindeki hafifleme pandemi sonrası için hazırlık projelerine bu dönemde ağırlık vermemizi ve belli yerlerde zamanımızı operasyonel destek olmadan sadece proje implemantasyonları ile geçirmemiz sonucunu doğurdu.

5) Bulut bilişim büyük fırsatlar getiriyor. Zorlu Holding bulut teknolojilerini nasıl kullanıyor ve hangi stratejileri izliyor?

Holding olarak farklı yerlerde bulut teknolojilerini uzun süredir kullanıyoruz. Öncelikle yurtdışında regülasyonun daha açık ve net olması, özellikle KVKK gibi konularda bizi zorlamaması, global bulut ortamlarına yönelmemizi hızlandırdı. Yurt dışı iştiraklerimiz için yaptığımız projelerde olabildiğince bulut ortamlarını kullanmayı tercih ettik. Türkiye’ye kıyasla nispeten küçük ekiplerle farklı ülkelerde yaptığımız operasyonlarda BT altyapısı yönetimini ayrı bir ekip kullanmadan, ayrı bir veri merkezine ihtiyaç duymadan yapabiliyor olmak bizi rahatlattı.

Türkiye için öncelikle söylemek gerek ki, holding olarak IBM’den aldığımız outsourcing hizmeti kapsamında kullandığımız bir private cloud ortamımız var. Public cloud olarak baktığımızda öncelikle geliştirme ve test ortamlarını buluta taşıdık. Bu arada SAAS olarak da Türkiye’de farklı yazılım sağlayıcılardan servis olarak tükettiğimiz ve kendi ortamlarımıza entegre ettiğimiz yazılımlar oldu ve sürekli oluyor. Servis sürekliliği, esnekliği ve güvenliği konusunda kendimizi ikna ettikçe production ortamlarımızı da buluta taşımaya başladık ve bu süreç bizim için devam ediyor. Burada özellikle wide area bağlantılarında servis sürekliliği de bizim için çok önemliydi, bulut ortamlarını bu anlamda da izleyip test ettik, tabii ki elimizdeki altyapının ekonomik ömrünü tamamlamasını da bekliyor olduk.

Bundan sonrasında da elimizdeki ortamları buluta taşımaya devam edeceğiz, yapabileceğimiz her noktada bunu uygulama modernizasyonu ile de destekleyip bulut ortamlarının tüm faydalarını hayatımıza taşımak istiyoruz.

6) Önümüzdeki beş yıl içinde bulut bilişim için en büyük zorlukların neler olacağını düşünüyorsunuz?

Türkiye’de global oyuncuların servislerini kullanabilmek için öncelikle regülasyon konusunda netleşmek durumundayız. Öte yandan Türkiye’deki servis sağlayıcıların ortamlarını kullanma konusuna gelince de öncelikle bu servis sağlayıcıların kendilerinin ve ortamlarının olgunlaşması ve zenginleşmesi, güvenlik ve servis yönetimi gibi temel süreçlerde kendilerini geliştirmeleri bizler için önemli. Özellikle PAAS katmanında onların olgunlaşmalarını ve servislerini hazır etmelerini görmeyi bekleyeceğiz. Çalıştığımız şirketlerin kritik uygulamalarını onların bize sunduğu ortamlar üzerinde dönüştürürken onların bu yazılımlar konusundaki uzmanlıkları, verebildikleri destek, açık kaynak kodlu da olsa bu ortamlar üzerinden alabildiğimiz destek ve kendimizi büyük projelere kalkışacak kadar güvende hissedebilmek bizler için önemli olacak.

Global oyuncuların ise, Türkiye’ye girmek istediklerini ve birtakım endişelerinden dolayı bir türlü buna cesaret edemediklerini görüyoruz. Bu endişenin önümüzdeki 5 yıl içinde aşılacağını düşünüyorum, ilk servis sağlayıcıdan sonra diğerlerinin de bu pazardan uzak duramayacağı düşüncesindeyim. Bu da Türkiye pazarında enteresan bir rekabeti tetikleyecek. Bu süreci de merakla izliyor ve bekliyor olacağız.

7) 20 yaşında en büyük hayaliniz neydi? Şimdiki en büyük hayaliniz nedir?

Üniversite çağlarında ve sonrasında teknolojinin içinde olmayı, teknolojiye yön veren bir rolde olmayı çok istiyordum. İdealimde o zamanlar Türkiye’de teknolojiyle özdeş gördüğüm Türk Telekom ve Vestel vardı. Rolün o zamanlarda ne olduğunu tam olarak bilemesem de şimdi geriye baktığımda bu şirketlerde CTO olmakmış hayalim. Kariyerimde bunu büyük ölçüde gerçekleştirmiş olabilmiş olmak beni mutlu ediyor.

Şimdilerde öğrendiklerimi, deneyimlediklerimi paylaşabilmek, operasyonun içinden çıkıp bu bilgileri ve tecrübeleri kurumlarla, öğrencilerle paylaşabilecek ortamlarda bulunmak bana çok cazip geliyor. Öğrenmek hiç bitmiyor ama yoğun tempo kitaplara, öğrenmek istediğim yeni konulara zaman ayırmamı engelliyor. Öğrenmek istediğim, üzerinde çalışmak istediğim o kadar çok konu var ki. Bunlara zaman ayırabilmek hayalim – kitapları ise biriktiriyorum, aldığımdan çok daha yavaş bir hızla da olsa fırsat buldukça okumaya çalışıyorum.

8) Düzenli olarak takip ettiğiniz bloglar var mı? Sadece teknoloji bloglarını takip etmediğinizi düşünüyoruz, kişisel hobilerle ilgili ya da farklı dünya mutfaklarından yemek tarifleri ile ilgili blogları da takip ediyor musunuz?

Teknoloji söz konusu olduğunda söylemeye gerek yok, bir sürü farklı blog’u, mail grubunu takip ediyorum, bu seçtiğim mesleğin, yaşam şeklimin bir uzantısı…

Yemek tarifleri deyince ise, özellikle bir ülke mutfağı demeyelim, ama karbonhidratlardan uzak durup, özellikle sebzelerle yapılabilecek farklı yemekler çok hoşuma gidiyor – hiç karbonhidratsız kabak noodle, patlıcan lazanya, karnıbahar pilavı ya da karnıbaharlı mac&cheese gibi. Sürekli yeni şeyler deniyorum. Hem dinlendiriyor hem de yeni, sağlıklı lezzetleri denemiş oluyorum. Mutfağa kızımla birlikte girmekse en güzeli…

Spor deseniz eskiden basketboldu, şimdi tenis de yanına geldi, TV’de seyredemesem de internet üzerinden seyredip farklı turnuvaları sürekli takip ediyorum.

9) Sizi en çok etkileyen ve insanların da ilham alacağını düşündüğünüz bir kitap önerisinde bulunur musunuz?

Bu çok zor bir soru. Kendimizi bir insan olarak geliştirmemiz, hayatla ilgili farkındalığımız söz konusu olduğunda, 2021’de kaybettiğimiz çok değerli hocamız Doğan Cüceloğlu’nun Savaşçı’sını zikretmiş olayım, altını çize çize birkaç defa okudum. İş ve hedefler dersek Stephen Covey ve Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı olsun.

Teknolojiden konuşuyoruz, Google hayranları için In the Plex (Steven Levy) veya How Google Works (Eric Schmidt, Jonathan Rosenberg) demiş olayım, Google – Apple savaşı için Dogfight (Fred Vogelstein), eskilere merakı daha çok olanlar için Platform Leadership; How Intel, Microsoft and Cisco Drive Industry Innovation (Annabelle Gawer, Michael Cusumano), nasıl dönüştüler derseniz Hit Refresh (Satya Nadella), daha geniş perspektiften bakmak isteyenler için Good to Great (Jim Collins) veya Innovator’s Dilemma (Clayton Christensen) diyeyim. Eğer startup kurma idealindeyseniz Lean Startup (Eric Ries) bir elinize uğramalı muhakkak.

Why Nations Fail’den sonra uzun zamandır The Narrow Corridor (Daron Acemoğlu, James Robinson) elimde, o da başka türlü bir keyif…

Söz konusu kitap olunca liste uzun, dedim ya, sırada o kadar çok kitap var ki, teknoloji olan olmayan…

10) İşinizin yoğunluğu ve zorlukları muhtemelen çok fazladır. Tüm bunlardan arta kalan zamanınızda eğlenmek için neler yaparsınız?

Spor, en büyük zevkim. Bu aralar başta tenis, ama spor beni rahatlatıyor. Sinema deseniz bayılırım, ama daha çok klasikler. 40’lar, 50’ler, 60’lar, müzikallerden western’lere, siyah beyaz korsan film’lerine, Hitchcock’tan komedilere eski klasikler benim için çok güzel bir eğlence. Aynı filmi defalarca seyredip repliklerini ezberlediğim film çoktur. Bunların da ötesinde tabii ailemle zaman geçirmek, onlarla bir şeyler yapmak her zaman çok güzel, insanın içine huzur veriyor.